Çağdaş Sözlük

müsavi ~ مساوی

Lehce-i Osmani - müsavi ~ مساوی maddesi. Sayfa: 1380 - Sira: 17

Lehce-i Osmani; müsavi maddesi. osmanlıcada müsavi ne demek, müsavi anlamı manası, müsavi osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte müsavi hakkında bilgi. Arapça müsavi ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada müsavi anlamı

Lehce-i Osmani - Ahmed Vefik paşa - مساوی müsavi ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

müsavi ~ مساوی güncel sözlüklerde anlamı:

MüSAVi ::: Birbirine denk olmak, aynı seviyede olmak. Denk, aynı derecede.

mesâvî ::: (a. i. sû'ün c.) : fenalıklar, kötülükler, [zıddı : mahâsin]

müsavi ::: (a. s.) : * eşit, denk, birinin ötekinden farksız olanı, aynı halde ve derecede bulunan.

müsâvi ::: eşit, dengeli.

MüSaVi ::: Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:

Mekke şehri alınmadan önce din düşmanları ile harb edenler ve mallarını, Allah yolunda harc edenler ile, Mekke alındıktan sonra bunları yapanlar, müsâvî değildir. Birinciler elbette daha yüksektir. Allahü teâlâ hepsine Hüsnâyı, yâni Cennet'i söz verdi. (Hadîd sûresi: 10)

Ağırbaşlı kimse, medh olunmayı sevmez, yerilmekten de üzülmez. Fakirle zenginleri müsâvî tutar. Tatlıyı acıyı ayırmaz. (Ali bin Emrullah)

MÜSEBBİB-İ HAKÎKÎ:

Her varlığın hâlıkı (yaratıcısı), hâkimi (hükm edicisi), müsebbîb-i hakîkîsi Allahü teâlâdır. Allahü teâlânın her şeyi sebepsiz vâsıtasız yaratmağa gücü yeter. Fakat âdeti onları bir sebeple yaratmaktır. Meselâ bir şeye ateş dokunmadıkça yakmağı yaratmaz. Yakan, yanma işini yapan ateş değildir. Oksijen de değildir. Isı da değildir. Elektron alış-verişi de değildir. Yakan yalnız Müsebbib-i hakîkî olan Allahü teâlâdır. Bunların hepsini yanmak için sebeb olarak yaratmıştır. Müsebbib-i hakîkî olan Allahü teâlâ dileseydi, her şeyi sebepsiz yaratırdı. Ateşsiz yakardı, yemeden doyururdu. Uçak olmadan uçururdu. Fakat lütf ederek, kullarına iyilik ederek, her şeyi yaratmasını bir sebebe bağladı. Belirli şeyleri belli sebeplerle yaratmağı diledi. İşlerini sebeplerin altında gizledi. Kudretini sebepler altında sakladı. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)

Müsavi :::


  1. Eşit, denk.

  2. eşit.

müsâvî ::: eşit , denk

mesâvî ::: kötülükler

Müsavi ::: Eşit; eş düzeyde; aynı seviyede

müsâvi ::: eşit , dengeli , birbirine denk olmak , aynı seviyede olmak , denk , aynı derecede

mesâvî ::: ‬kötülükler

mesâvî ::: (a. i. sû'ün c.) fenalıklar, kötülükler, [zıddı : mahâsin]

müsavi ::: (a. s.) * eşit, denk, birinin ötekinden farksız olanı, aynı halde ve derecede bulunan.

Müsavi ::: Eşit; eş düzeyde; aynı seviyede

müsavi ::: eşit

müsavi :::

eşit; eş düzeyde; aynı seviyede

MÜSAVİ :::

Birbirine denk olmak, aynı seviyede olmak. Denk, aynı derecede