Çağdaş Sözlük

imam ~ امام

Lehce-i Osmani - imam ~ امام maddesi. Sayfa: 104 - Sira: 7

Lehce-i Osmani; imam maddesi. osmanlıcada imam ne demek, imam anlamı manası, imam osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte imam hakkında bilgi. Arapça imam ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada imam anlamı

Lehce-i Osmani - Ahmed Vefik paşa - امام imam ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

imam ~ امام güncel sözlüklerde anlamı:

iMAM ::: Öne geçmek. * Önde ve ileride olan. Delil ve rehber. * Cemaate namaz kıldıran. * İçtihad sahibi zat. Mezheb sahibi olan. * Bir mahallenin lüzumlu işlerine ve içtimaî vazifelerine nezaret eden. * Müslümanların imamı olan halife ve askerlerin başı. Sultan. Hâkim. Reis. * Ümmetin reisi. İslâm hükümetlerinde Devlet Reisi. * Hz. Ali (R.A.) neslinden gelen zât. * Dershanede günlük talim ve dersler için talebelerin önlerine konan tahtalar. * Kıble tarafı.

emâm ::: (a. i.) : (bkz. : kuddâm, pîş)

imâm ::: (a. i. c. : eimme) : 1) namazda, kendisine uyulan kimse. 2) önde bulunan, önayak olan kimse. 3) halîfe olan kimse. 4) bir mezhep kuran zât. 5) Hz. Ali neslinden gelen zevat.

İmâm-ı a'zam ::: (en büyük imam) : İslâm dîninde ehl-i sünnet mezheplerinin dört büyük imamından biri olan Hz. Numan bin Sabit.

imam ::: namaz kıldıran kimse, büyük âlim, önder.

iMaM ::: Cemâate, Kur'ân-ı kerîmi iyi okuyanınız imâm olsun. Bunda eşit olunca sünneti en iyi bileniniz, bunda da eşit olunca, en yaşlı olanınız imâm olsun! (Hadîs-i şerîf-Müslim, Sünen-i Tirmizî)

İmâm kalkan gibidir. Namazı tam kıldırırsa; hem onun, hem sizin lehinize olur. Noksan kıldırırsa, sizin namazınız yine tamdır. Noksanlık ondan sorulur. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)

İmâmın namaza dururken ve rüknden rükne geçerken ve selâm verirken, cemâat işitecek kadar sesini yükseltmesi sünnettir. Daha fazla yükseltmesi mekruhtur. Kırâeti güzel olan yâni Kur'an-ı kerîmin harflerini tanıyan, tecvid ile okumasını bilen imâm olur. Sesi güzel ve tegannî ile okuyan değil. (İbn-i Âbidîn)

2. Hadîs, fıkıh, kelâm ve tefsîr ilminde ve tasavvuf gibi İslâmî ilimlerden birinde en yüksek mertebeye ulaşan âlim.

Dört büyük mezheb imâmına uymak, Kur'ân-ı kerîme ve sünnete (Peygamber efendimizin emirlerine) uymanın tâ kendisidir. (Abdurrahmân Silhetî)

3. Müslümanların devlet reîsi. (Bkz. Halîfe)

Huzeyfe; "Yâ Resûlallah! Fitne devrine ulaşırsam ne yapmamı emredersiniz" deyince; "Müslümanların cemâatına ve imâmına tâbi ol!" buyurdu. (Hadîs-i şerîf-Buhârî ve Müslim)

İmâm-ı Müslimîn: Müslümanların imâmı, devlet reîsi, halîfe. (Bkz. Halîfe)

İmam :::


  1. Cemaate namaz kıldıran kimse.

  2. Müslümanlıkta mezhep kuran kimse.

  3. Bazı küçük İslam devletlerinde devlet başkanı.

  4. En önde bulunan kimse, önder.

  5. Hz. Muhammed'den sonra onun vekilliği görevini üzerine alan halifelere verilen unvan.

imâm ::: önder , namaz kıldıran

imâm ::: ‬namaz kıldıran

imâm ::: önder

imâm ::: lider

imâm ::: Hz Ali’nin soyundan gelen

emâm ::: (a. i.) (bkz. : kuddâm, pîş)

imam ::: molla, önder

İMAM :::

Öne geçmek. * Önde ve ileride olan. Delil ve rehber. * Cemaate namaz kıldıran. * İçtihad sahibi zat. Mezheb sahibi olan. * Bir mahallenin lüzumlu işlerine ve içtimaî vazifelerine nezaret eden. * Müslümanların imamı olan halife ve askerlerin başı. Sultan. Hâkim. Reis. * Ümmetin reisi. İslâm hükümetlerinde Devlet Reisi. * Hz. Ali (R.A.) neslinden gelen zât. * Dershanede günlük talim ve dersler için talebelerin önlerine konan tahtalar. * Kıble tarafı.