Çağdaş Sözlük

Nâz ~ ناز

Lehce-i Osmani - Nâz ~ ناز maddesi. Sayfa: 788 - Sira: 1

Lehce-i Osmani; Nâz maddesi. osmanlıcada Nâz ne demek, Nâz anlamı manası, Nâz osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte Nâz hakkında bilgi. Arapça Nâz ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada Nâz anlamı

Lehce-i Osmani - Ahmed Vefik paşa - ناز Nâz ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

Nâz ~ ناز güncel sözlüklerde anlamı:

NAZ ::: f. Bir şeyi beğenmeyiş, şımarıklık. * Beğendirmek maksadiyle kendini ağır satmak. * Celb-i muhabbet için edilen nezâket, letâfet ve zarafet. * Yalvarma, rica.(İşte ubudiyetin esası olan, acz ve fakr ve kusur ve naksını bilmek ve niyaz ile dergâh-ı Uluhiyete karşı secde etmeğe bedel, naz ve fahr suretinde gidenler; zerrecik kalbini arşa müsavi tutar, katre gibi makamını deniz gibi evliyanın makamatı ile iltibas eder; kendini o büyük makamata yakıştırmak ve o makamda kendini muhafaza etmek için tasannuata, tekellüfata, mânâsız hodfüruşluğa ve birçok müşkülâta düşer. L.)

"); nâz ::: (f. i.) : 1) kendini beğendirmek için takınılan yapmacık, (bkz. : cilve, işve, şîve). 2) bir şeyi beğenmiyormuş gibi gözükme. 3) şımarıklık. 4) yalvarma, rica.

nâz ::: kendini ağıra satma.

Naz :::


  1. Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış, cilve, eda.

  2. İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davranış.

  3. Şımarıklık.

  4. Kendini beğendirmek için yapılan davranış, cilve.

nâz ::: işve , cilve , kapris , naz , naza çekmek , nazlanmak , bir şeyi beğenmeyiş , şımarıklık , beğendirmek maksadiyle kendini ağır satmak , celb-i muhabbet için edilen nezaket , letafet ve zarafet , yalvarma , rica , kendini ağıra satma

naz ::: ‬işve

naz ::: cilve

naz ::: kapris

naz ::: naz

nâz ::: (f. i.) 1) kendini beğendirmek için takınılan yapmacık, (bkz. : cilve, işve, şîve). 2) bir şeyi beğenmiyormuş gibi gözükme. 3) şımarıklık. 4) yalvarma, rica.

naz ::: cilve, eda, işve, şive

NAZ :::

f. Bir şeyi beğenmeyiş, şımarıklık. * Beğendirmek maksadiyle kendini ağır satmak. * Celb-i muhabbet için edilen nezâket, letâfet ve zarafet. * Yalvarma, rica.(İşte ubudiyetin esası olan, acz ve fakr ve kusur ve naksını bilmek ve niyaz ile dergâh-ı Uluhiyete karşı secde etmeğe bedel, naz ve fahr suretinde gidenler; zerrecik kalbini arşa müsavi tutar, katre gibi makamını deniz gibi evliyanın makamatı ile iltibas eder; kendini o büyük makamata yakıştırmak ve o makamda kendini muhafaza etmek için tasannuata, t