Çağdaş Sözlük

vakf ~ وقف

Lehce-i Osmani - vakf ~ وقف maddesi. Sayfa: 1441 - Sira: 10

Lehce-i Osmani; vakf maddesi. osmanlıcada vakf ne demek, vakf anlamı manası, vakf osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte vakf hakkında bilgi. Arapça vakf ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada vakf anlamı

Lehce-i Osmani - Ahmed Vefik paşa - وقف vakf ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

vakf ~ وقف güncel sözlüklerde anlamı:

VAKF ::: Bir kimseyi veya bir şeyi alıkoymak, durdurmak. Kımıldatmamak. * Hareketten fariğ olmak, imsak etmek. Hapsetmek. Aslâ satılmamak, başka şeye tebdil olunmamak şartı ile bir mülkü Allah yoluna vermek. Menfaatı hayır nevilerinden birisine âit olmak üzere bir mülkü ilelebed vermek. * Tecvidde: Durmak ve durdurmak mânalarına gelerek, nefesle beraber sesin kesilmesine denir. Yâni: Kur'an-ı Kerimi tilâvet ederken herhangi bir kelime üzerinde bir müddet sesi kesip, nefes alarak dinlenme halidir.

vakf ::: (a. i. c. : evkaf) : 1) durdurma, alıkoyma. 2) duruş, durma; kımıldanmama. 3) ayırma, bağlama. 4) bir malı veya mülkü-satılma-mak kaydiyle- bir hayır işine bağışlama, bırakma.

Vakf bi-s-süknâ ::: huk. [eskiden] süknâsı meşrut olan vakıf.

vakf bi-z-zarûre ::: huk. [eskiden] vakfı caiz ol-mıyan bir şeyin vakfedilmesinden diğer şeyin mevkuf sayılması.

vakf-ı ebnâiyye ::: huk. [eskiden] meşrût-ün-lehi erkek çocuklarla erkek çocukların erkek çocukları olan vakıf.

vakf-ı ehlî ::: huk. [eskiden] kavm-i mahsûre âit vakıf.

vakf-ı evlâdiyye ::: huk. [eskiden] meşrût-ün-lehi evlât olan vakıf.

vakf-ı fâsid ::: huk. [eskiden] aslen sahih olup da- bâzı haricî vasıfları îtibâriyle meşru olmıyan vakıf.

vakf-ı fuzûlî ::: huk. [eskiden] bir kimsenin mâlik olmadığı bir şeyi sahibinin iznini almaksızın bir cihete vakfetmesidir ki, sahibinin icazetine mevkuf olur. [meselâ : bir kimse karısı ile müştereken mâlik olduğu bir akarın tamâmını kendi kendine bfr cihete vakfetse karısının hissesine âit vakıf, karısının icazetine mevkuf bulunur. Binâenaleyh icazet vermediği takdirde bu hisse hakkındaki vakıf nafiz olmaz]

vakf-i gayr-i lâzım ::: huk. [eskiden] feshi kabil olan vakıf.

vakf-ı gayr-i sahih ::: huk. [eskiden] aslen sahih olup vasfen sahih olmıyan yânî zâten mün'akit olup bâzı haricî vasıfları îtibâriyle meşru olmıyan vakıf.

vakf-ı hayât ::: ömrünü baklama.

vakf-ı lâzım ::: huk. [eskideni feshi kabil olmıyan vakıf.

vakf-ı marîz ::: huk. [eskiden] bir kimsenin ma-raz-ı mevtinde yapmış olduğu vakıf, [vasiyet hükmünde olup sülüs-i maldan muteber olur]

vakf-ı mevkuf ::: huk. [eskiden] bir vakit ile takyît edilen vakiftır ki sahih olmaz. Çünkü vakıflarda te'bîd (ebedîlik) şarttır.

vakf-ı muallak ::: huk. [eskiden] bir şarta ta'lik suretiyle yapılan vakıf ki sahih olmaz, ["filan işim görülürse şu mülküm vakıf olsun!" denilmesi gibi]

vakf-ı muzâf ::: huk. [eskiden] gelecek bir zamana izafe suretiyle yapılan vakıftır ki sahih değildir.

vakf-ı müneccez ::: şarta muallak, istikbâle muzâf, bir vakit ile mukayyet olmaksızın hemen yapılan vakıf.

vakf-ı müstesna ::: huk. [eskiden] Vakıflar idâre-si'nin müdâhale ve murakabesi olmaksızın doğrudan doğruya mütevellileri tarafından idare olunan vakıf.

vakf-ı müşâ' ::: huk. [eskiden] bir kimsenin baş-kasiyle müştereken mâlik olduğu bir yerdeki hisse-i şayiasını bir cihete vakfetmesi.

vakf-ı müşterek ::: huk. [eskiden] iki veya daha çok kimsenin müştereken mâlik oldukları bir yeri bir cihete vakfetmeleri, [şeriklerden biri bir cihete, diğeri de başka bir cihete vakfederek bir veya iki mütevelliye teslim etmeleri de bu kabildendir]

vakf-ı müteâref ::: huk. [eskiden] menkulün asaleten vakfı sahih değildir. Bir menkulün vakfo-lunması hakkında bir beldede örf ve âdet cereyan etmiş ise o beldede o gibi menkulün vakfı sahih oiur. [meselâ : okutmak üzere kitap, düğünlerde gelinlere iSre olunmak üzere hulliyat vakfedilmek âdet olan beldelerde o nevi memleketlerin vakfı sahihtir; buna : "müteâref vakıf" denir]

vakf-ı safıîh ::: huk. [eskiden] zâten ve vasfen meşru olan vakıf.

vakf ::: alıkoyma, bağış.

Vakf ::: Tecvidde, durmak ve durdurmak mânalarına gelerek, nefesle beraber sesin kesilmesine denir. Yâni: Kur'an-ı Kerimi tilâvet ederken herhangi bir kelime üzerinde bir müddet sesi kesip, nefes alarak dinlenme halidir

vakf ::: durma , duruş

vakf ::: ‬durma

vakf ::: duruş

vakf ::: durdurma

vakf ::: vakıf

vakf ::: adama

VAKF :::

Bir kimseyi veya bir şeyi alıkoymak, durdurmak. Kımıldatmamak. * Hareketten fariğ olmak, imsak etmek. Hapsetmek. Aslâ satılmamak, başka şeye tebdil olunmamak şartı ile bir mülkü Allah yoluna vermek. Menfaatı hayır nevilerinden birisine âit olmak üzere bir mülkü ilelebed vermek. * Tecvidde: Durmak ve durdurmak mânalarına gelerek, nefesle beraber sesin kesilmesine denir. Yâni: Kur'an-ı Kerimi tilâvet ederken herhangi bir kelime üzerinde bir müddet sesi kesip, nefes alarak dinlenme halidir.