Çağdaş Sözlük

nokta ~ نقطه

Lehce-i Osmani - nokta ~ نقطه maddesi. Sayfa: 1432 - Sira: 4

Lehce-i Osmani; nokta maddesi. osmanlıcada nokta ne demek, nokta anlamı manası, nokta osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte nokta hakkında bilgi. Arapça nokta ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada nokta anlamı

Lehce-i Osmani - Ahmed Vefik paşa - نقطه nokta ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

nokta ~ نقطه güncel sözlüklerde anlamı:

NOKTA ::: (Nukta) Benek. * Durak, mevki. Mahâl. * Göze ârız olan leke. * Durak işareti. * Tek karakol, tek nöbetçi. * Yazıdaki durak işâreti. * Mat: Hiçbir uzunluğu olmayan şekil.

nokta ::: (a. i. c. : nikat, nukat) : 1) nokta. 2) benek, leke. 3) mat. hiç bir buut (boyut) u olmıyan işaret. 4) yer. 5) mevzu, *konu. 6) tek nöbetçi, tek polis me'muru bulunan küçük kulübe, gözcü.

noktacı ::: [eskiden] imarethanelerde, medreselerde inzibat işlerine bakan me'mur.

nokta-i avrâ ::: anat. körbağırsak noktası, lât. punctum coecum.

nokta-i bîniş ::: gözbebeği.

nokta-i feyz ::: feyiz ve bereket noktası.

nokta-i harîfî ::: coğr. güz noktası.

nokta-i in'itâf ::: mat. büküm noktası.

nokta-i irtifa ::: mermi mahrekinin en yüksek noktası.

nokta-i galeyan ::: suyun buhara çevrildiği hararet derecesi.

nokta-i hendese ::: geo. kendisinde üç buut ('boyut) dan hiçbiri tasavvur olunmıyan şey.

nokta-i incimâd ::: fiz. *damıtık suyun donduğu hararet derecesi.

nokta-i maddiyye ::: fiz. madde noktası.

nokta-i mevhûme ::: görünüşte hissedilmevip far-zedilen nokta.

nokta-i nazar ::: görüş.

nokta-i rebîi ::: coğr. bahar noktası.

nokta-i sukut ::: merminin düştüğü nokta.

nokta-i tatbik ::: fiz. uygulama noktası.

nokta-i temas ::: geo. değme noktası.

nokta-i zemin ::: jeod. üzerine âlet kurulması mümkün olmıyan herhangi bir nirengi noktasını kullanılabilecek bir hâle getirmek için yerde tesis edilen ve bu nirengiye rasat ve ölçülerle bağlanan nokta.

nokta-i zerrin ::: Güneş.

nokta ::: benek, konu.

Nokta :::


  1. Çok küçük boyutlarda işaret, benek.

  2. Bazı harflerin üzerine konulan ufak işaret.

  3. Yer
    Örnek: Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık. A. Haşim

  4. Konu, konu ile ilgili önemli bölüm
    Örnek: Genç adam, o noktada alaka uyandırıcı bir şey keşfetmiş gibiydi. Y. K. Karaosmanoğlu

  5. Nöbetçi bulunan yer.

  6. Nöbetçi, gözcü, bekçi
    Örnek: O yokuşun başındaki küçücük karakolun her gece çıkardığı noktayı unutuyorsunuz. Ö. Seyfettin

  7. Sınır, derece, radde.

  8. Cümlenin bittiğini anlatmak için sonuna konulan, küçük benek biçimindeki noktalama işareti (.).

  9. 1- Uzambilgisinde tanımsız öğelerden biri. 2- Belirli bir uzayın koyutlarını gerçekleyen öğelerden her biri.

nokta ::: benek , konu , (nukta) benek , durak , mevki , mahal , göze arız olan leke , durak işareti , tek karakol , tek nöbetçi , yazıdaki durak işareti , mat: hiçbir uzunluğu olmayan şekil

nokta ::: nokta

nokta ::: bekçi, benek, derece, gözcü, nöbetçi, puan, radde, sınır, yer

NOKTA :::

(Nukta) Benek. * Durak, mevki. Mahâl. * Göze ârız olan leke. * Durak işareti. * Tek karakol, tek nöbetçi. * Yazıdaki durak işâreti. * Mat: Hiçbir uzunluğu olmayan şekil