Çağdaş Sözlük

nazar ~ نظر

Lehce-i Osmani - nazar ~ نظر maddesi. Sayfa: 1421 - Sira: 5

Lehce-i Osmani; nazar maddesi. osmanlıcada nazar ne demek, nazar anlamı manası, nazar osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte nazar hakkında bilgi. Arapça nazar ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada nazar anlamı

Lehce-i Osmani - Ahmed Vefik paşa - نظر nazar ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

nazar ~ نظر güncel sözlüklerde anlamı:

NAZAR ::: (Nazaret) Altın. * Tazelik.

NAZAR ::: Göz atmak. Mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce. Yan bakış, kötü bakış. Bir türlü kabul etmek. * Gözdeğmesi. * İltifat. * İtibar.

nazar ::: (a. i. c. : enzâr) : 1) bakma, göz atma. 2) düşünme, (bkz. : mülâhaza). 3) göz değme, (bkz. : isâbet-i ayn). 4) iltifat. 5) îti-bar. 6) yan bakış. Atf-ı nazar : bakma. Câ-yi nazar : düşünme. Hifan-i nazar : iyi gözle görme. İm'ân-ı nazar : bakıp süzme. Nûr-il nazar : göz nuru. Sarf-ı nazar : şöyle dursun. Sarf-ı nazar etmek : vazgeçmek.

nazar-ı istihcân ::: müstehcen telâkkî etme bakışı.

nazâr-ı istîlâ-kârâne ::: istilâcılara yaraşan bakış.

nazar-ı şekk U tedkik ::: şüphe ve tetkik bakışı.

nazar-ı takdîr ::: kıymet biçme bakışı.

nazaran ::: (a. zf.) : 1) göre, bakıma göre, bakarak, bakılırsa. 2) nisbeten, nisbetle, kıyaslıyarak.

nazar ::: bakış, görüş, göz değmesi.

NAZAR ::: 1. Bakmak. Göz atmak.

Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, misvâkını ve tarağını yanından ayırmazdı. Mübârek saçını ve sakalını tararken aynaya nazar eylerdi. Geceleri mübârek gözlerine sürme çekerdi. (İmâm-ı Ahmed Kastalânî)

"Allahü teâlâ mü'min bir kulunun gönlüne bir gecede üç yüz altmış defâ nazar eder" sözünün mânâsı; "Kalbin vücûda açılan üç yüz altmış penceresi vardır. Gönül, Allahü teâlânın zikriyle kaynayıp coşunca, Allahü teâlâ o kalbe nazar eder. Bu nazar ile kalbe doğan feyzler ve nurlar bu üç yüz altmış koldan bütün vücûda yayılır. Böyle nurların ve feyzlerin yayıldığı bir uzuv kendi hâline göre zevkle ibâdet eder. Yapılan tâat ve ibâdetlerden lezzet alır. (Ali Râmitenî)

Kalb hastalıklarının giderilmesi, Allah adamlarının tedâvisi ile olur. Bunların sözleri ilâcdır. Nazarları şifâdır. Onlarla berâber bulunanlar kötü olmaz. (İmâm-ı Rabbânî)

Âlimin bir nazarı, bulunmaz hazînedir.
Bir sohbeti, yıllarca, bitmez kütübhânedir.

(M. Sıddîk bin Saîd)

2. Düşünme, inceleme.

Aklın nazarı ile elde edilen ilim (bilgi) iki çeşittir. Birincisi bedîhî yâni düşünmeye ihtiyaç olmadan ilk bakışta elde edilen bilgi. Meselâ; bütünün, parçasından büyük olduğunu bilmek böyledir. İkincisi, istidlâlî yâni, aklın düşünmesiyle elde edilen bilgi. Meselâ; kâinâta ve ondaki inceliklere bakarak, onun bir yaratıcısının bulunduğunu anlamak böyledir. (Sa'düddîn Teftâzânî)

Nazar :::


  1. Belli kimselerde bulunduğuna inanılan, insanlara, özellikle çocuklara, evcil hayvanlara, eve, mala mülke, hatta cansız nesnelere de zarar veren, bakıştaki çarpıcı ve öldürücü güç, göz.

  2. Bakış, bakma, göz atma
    Örnek: İlk nazarda mağrur, azametli tesirini veriyor. S. M. Alus

  3. Belli kimselerde bulunduğuna inanılan; insanlara, özellikle çocuklara, evcil hayvanlara, eve, mala mülke, hatta cansız nesnelere de zarar veren; bakışla dışarı fırlayan çarpıcı ve öldürücü güç.

  4. 1. Bakma, göz atma. 2. Düşünme. 3. Göz değme. 4. İtibar, saygı.

nazar ::: bakış

nazar ::: ‬bakış

nazar ::: ilgi gösterme

nazar ::: iltifat etme

nazar ::: bakış açısı

nazar ::: bakış, göz

NAZAR :::

Göz atmak. Mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce. Yan bakış, kötü bakış. Bir türlü kabul etmek. * Gözdeğmesi. * İltifat. * İtibar